Roman Yazmayı Denemek 101

Okay Kaya

"Yıllardır uzun bir hikaye yazma düşüncesindeyim ama ne kadar denersem deneyeyim yazdığım şeyleri beğenmeme sıkıntısıyla karşılaşıyorum. Bu yüzden romanı yazdırmak için Şeytan Ritüelleri kitabı alıp bir adet şeytan çağırmış bulunmaktayım. 100 derece sıcaklık, aç karın ve günde 2 saat kırbaçlanma suretiyle benim yerime yazmakta." demek isterdim ancak şimdilik bu yolla mümkün değil. Yine de bir gün tekrardan bu yolu denemek istiyorum. Diğer yol ise hoşuma gitmeyen ve defalarca ertelediğim bir yol. Süreklilik gerektiren, sıkılmadan, vazgeçmeden çabalamanın gerektiği bir yol. Ancak onda da ciddi bir sıkıntı yaşıyorum. Çünkü bir gün yazdığım çok iyiymiş gibi geliyor, ertesi gün oldukça sıradan. Başkalarının yazma sürecini bilmiyorum ama hikayelerim kafamdaki görsellerden oluşuyor. Bu görsellerden memnunum. Her zaman heyecan uyandırıyorlar bende. Ama bunları metne dökmek beni hiçbir zaman tatmin etmiyor. Ya da aşırı tembelim, bilmiyorum. Hiç hikaye yazmıyor muyum? Yazıyorum. Ancak en fazla birkaç sayfadan oluşacak şekilde hikayeler kurguluyorum. Bu hikayeler maksimum 2-3 bin kelimeden (4-5 sayfa) oluşuyor. Daha uzununu düşünmek yüzmeyi bilmeden denize atlamak gibi geliyor. 15 Mart sabahı karar verdiğim şey de bunu denemenin yüzmeyi bilmeden denize atlamak kadar riskli olmadığı. Ancak yine de korkutucu bundan bir başarısızlık yaşama düşüncesi. Biten şey -bir Rus romanı kadar kalın olabilir- günün sonunda hayal ettiğim hikayeye benzemezse benim için oldukça can sıkıcı bir şey olur. Diğer yandan yazmak istediğim hikaye anlatılması oldukça zorlu hissettiriyor. 4-5 sene önce yeterince roman okursam bunu aşarım diye düşünmüştüm ama anladım ki okumanın yettiği bir yer yok. Her zaman daha fazlası gerekiyor.

Dolore di Orsini - All Thoughts Fly

 Ayrıca mesele yazmak istediğim şeyin sadece beni memnun etmemesi ile alakalı değil. Yazmak istediğim tarzda bir hikayeyi yeterince tüketmediğimi de hissediyorum. Sevdiğim yazarlardan bugün bir kitap çıktığında okuduğum şey internet icat edilmeden önceki bir döneme aitmiş gibi geliyor. En basitinden internetin insanlara, davranışlara veya ilişkilere bir etkisini göremiyorum. Hikayelerde çok nadiren telefonlaşmalar, mesajlaşmalar ya da sosyal medyalar kullanılıyor. Neden kullanılmadığını da anlayabiliyorum, bir kere edebiyat yapmak isteyen birisi için kesinlikle eğlenceli durmuyor. Bir mesajlaşmayı romana nasıl aktaracaklar? Bunu sinemada da yeni yeni çözüyorlar, en akıcı şekilde nasıl mesajlaşmaları gösterebiliriz diye farklı farklı yollar deniyorlar. Romanda daha da zor. Örneğin sadece mesajlaşmaları yazdığın bir konuşma olursa sayfalar tiyatro oyununa dönecek. Bunu en iyi nasıl aşabilirim düşündüğüm şeylerden biri. 

Sherlock

Bir diğer zorlayan şey hikayenin oldukça uzun bir zaman sürecini anlatması. Yaklaşık 5-6 yıllık bir süreci içeriyor, büyük bir çoğunluğu bunun 3 yıl kadarını kapsıyor. Yer yer hala çizgisel mi yoksa daha farklı bir kurgu mu denesem diye düşünüyorum. Filmlerden bahsedilirken bazı filmler için "slow burning" kelimesinin çokça kullanıldığını görürüz. Oldukça sıradan başlayan hikaye ilerledikçe katarsis ana doğru sürüklenir. Magnolia bunun en mükemmel yapıldığı filmlerden birisi. Geçen seneden de The Worst Person in the World. Bu hikayeler benim için izlemesi keyifli hikayeler ama aynı zamanda da sıkıcı bulması kolay filmler. Birisine bir hikaye okuması için sebep vermek oldukça zorken, sıkıcı bulunabilecek bir hikayeyi okutmak daha da zor. 

Magnolia, dir. Paul Thomas Anderson
The Worst Person in the World, dir. Joachim Trier

Bu düşüncelere rağmen 15.03.2022 tarihinde yazmaya başlamış bulunmaktayım. Bu blog yazısını oluştururken çoktan karakterlerimin profillerini oluşturdum. Onlara anılar verdim, konuşma tarzları üzerine düşündüm. Katmanlı olduğunu düşündüğüm karakterlerine detaylar ekledim. Yaklaşık bir 5 bin kelime kadar da yazmış bulunmaktayım. Bu kadar sürede benim için olduça iyi bir sayı. Diğer yandan da bu tempoyla yazmaya devam edersem bitmesinin ne kadar sürebileceğine dair bir izlenim veriyor ve bu da göz korkutucu. 7-8 ayı bir hikayeye ayırmak demek. Muhtemelen bir 7-8 ay da onu düzenlemesi ile geçecek. Brandon Sanderson gibi yazarlar her sene nasıl en az bin sayfa çıkartıyor anlamış değilim. Ama bitirmeye kararlıyım. Bu sürece yardımcı olması için de bir blog tutmaya karar verdim. Çok eski tarz bir yöntem ama geri dönüp baktığımda beni motive edebilir diye düşünüyorum. Ay, ay güncellemeye çalışacağım. Böylece bu süreci anlattığım dürüst bir yan çalışma olmuş olur. Hadi bakalım. 

Euphoria

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar