Roman Yazmayı Denemek 107
![]() |
Paris, Texas |
"...Bu bir roman değil. Sahibine ulaşmayı bekleyen açık bir mektup." diyor İrge. Bu cümle hem okuyucuya hem de kendisine söylediği bir söz olarak karşımıza çıkıyor. Sevinçlerimizi nasıl coşku ile yaşamak istiyorsak üzüntülerimizi de haykırarak yaşamayı istememiz çok normal. Çünkü bazen en çok acı çekenin biz olduğuna inanırız, başkalarının da en çok acı çekenin biz olduğuna inanmalarını isteriz. İlgi isteriz. Bir silkelenme anıdır bu bu cümle. Gerçekten hissettiği şeyleri yazıp yazmadığına dair bir silkelenme anıdır. Geriye dönüp bir bakma ihtiyacı hisseder. Gerçekten yaşadıklarının sonucu mu bu şekilde hissediyor, yoksa kendini manipüle etmenin bir sonucunu mu yaşıyor. Bilemiyorum. Biz de bilemeyiz. Olayların içindeyken duyguları açıklamaya çalışmak boşa bir çaba gibi gelmiştir hep. "Herkes okuyabilir ama hepinizin anlayabileceğini kesinkes söyleyemem." diye devam ediyor. Burada bir alay da görüyoruz. İnsanlara dertlerimizi anlattığımızda bizi anlamalarını bekleriz. Ya da en azından empati göstermelerini isteriz. Fakat fazlası olursa, yani karşımızdaki kendimizi bildiğimizden daha fazlasını biliyormuşçasına yaklaşırsa bu sefer de bir soğuma olur. İrge'nin de alayının buradan geldiğini düşünüyorum. Muhtemelen okuyacak kişinin her şeyi çözdüğünü düşüneceğini tahmin ediyor. Ama İrge için hiçbir şey bilmiyor. Tamamiyle dürüst olmaya çalıştığı bir metinde bile geldiği noktanın bu olması ve hala anlaşılamama düşüncesi güldürüyor ama bir yandan üzüyor da.
![]() |
Ted Lasso |
Şimdi... Anlamsız bir girişten sonra kitap ne durumda gidiyor ona geleyim. Yazmaya hala devam ediyorum. Görünüşe göre kitap uzuyor da. Hala bahsetmek istediğim çok şey var. Bazı karakterleri yeterince iyi anlatamadığımı düşünüyorum. İrge ile Cem'e daha fazla sayfa ayırmak istiyorum. Gün içerisinde durup dururken "Aaa şunu da yazayım, bunu da yazayım." dediğim çok şey oluyor. Ama neredeyse hiçbirini yazıya dökmüyorum çünkü bir anı kalabalığı da yapmak istiyorum. Amaçsızca biriken anı kalabalığının odaktan uzaklaştıracağını düşünüyorum o yüzden kendimi tutuyorum. Düzenli çalışmamak da kötü etkiliyor. Daha önce bahsettim mi hatırlamıyorum ancak lineer bir şekilde yazmıyorum hikayeyi. Çok sık aralardan parçalar yazdığım oluyor. Unutmamam gereken sayısız detay var, hepsini not alıyorum ama bunlar o kadar fazla oldu ki artık yazmaya başlamadan önce hepsine bir göz atıp sonra yazmaya başlamam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Ama yapacak bir şey yok, benim de tarzım böyle. İş değiştirmiş olmam da ciddi bir şekilde yazma sürecimi aksattı. Adapte olmak vs. derken kendi planlamamın çok gerisinde kaldım, bunun da oluşturduğu bir baskı oldu. Hiç yazmadığım birkaç hafta var sırf bu yüzden. Şu anki gidişatım şöyle olacak. Önce birinci bölümü tekrar elden geçireceğim. Sonra iki, üç diye gidecek. Elimde tamamlanmış, artık üzerinde oynamaya gerek olmayan ilk 4 bölümün olmasını istiyorum. Bu ilk 4 bölümü test okumaları yaptırmak için de dağıtacağım. Yıl sonuna kadar da 6 bölümün bitmiş olması önceliğim olacak. Eğer istediğim gibi giderse bu serinin bir sonraki yazısını geri dönüşler üzerine ayırmak istiyorum. Yoruldum be!
Yorumlar
Yorum Gönder