Roman Yazmayı Denemek 106

     

Barry
     

    Bir rüyamda görmediğim eksikti. Artık o da oluyor. Yazdığım bir karakteri kanlı canlı bir şekilde görmek her şeyden önce garip bir histi. Bir yerden başka bir yere seyahat ediyoruz. Ara ara kafamı çevirip bakıyorum. İsminin İrge olup olmadığını soruyorum. Tip tip bakıyor bana. Niye kaba davrandığını anlamıyorum. Yıkık dökük binaların olduğu bir yere geliyoruz. Duvarları olmayan bir dükkana giriyoruz. İrge kalkıp bir yere gidiyor. Yanıma birisi geliyor. Yüzünü hatırlamakta zorlanıyorum ama bizi tanıyor gibi görünüyor. Hatta biraz sinirli görünüyor. Neler söylediğini hatırlamıyorum. Aç olup olmadığımı soruyor bir ara. Tek hatırladığım bu. Şimdi düşününce benzin istasyonu olabilir mi diye düşünüyorum. Ama yıkılmış evlerin olduğuna eminim. İrge geliyor ve tek kelime etmiyor. Bir arabaya biniyoruz. Arabayı bizi tanıdığını bildiğim ama kim olduğunu hatırlayamadığım kişi sürüyor. Tüm rüya boyunca İrge tek bir kelime etmiyor. Neden bu şekilde onu gördüğümü düşünüyorum, hem rüyadayım hem de değilim. Daha neşeli görmeyi tercih ederdim. Yeterince neşeli gösterip göstermediğimi düşünüyorum. Ama karakteri zaten böyle, neşeli olmak yapısında yok. Uyanıyorum. Neden böyle bir rüya gördüğümü düşünüyorum. Yıkık evler muhabbeti açıklayabildiğim en kolay kısım. İlerisi için böyle bir sahne düşünüyordum -çok çok ilerisi- ve kafamda sürekli arka plana atıyordum. İrge'yi neden bu şekilde gördüğümü düşündüm. Sanırım hali hazırda yazdığım kısımlarla alakalı diye düşünüyorum. Kendisi pek mutsuz. Benim açımdan İrge gibi bir karakteri sevmek çok kolay. Her detayını yazdım ve büyüttüm. Fakat yabancı birisi olsaydım ve İrge'yi gördüğüm tek hali bu olsaydı, sanırım hayatımın geri kalanında pek de arayacağım birisi olmazdı. Bu biraz üzücü. Çünkü gıcık birisi oluşturmaya çalışmıyorum. Evet, yer yer gıcık ama anlaşılabilir bir çerçevede. Bu gıcıklığı anlaşılabilir seviyede tutabilmek için aslında diğer karakterlere kıyasla İrge için verdiğim arka plan hikayesi çok daha fazla. Diğerlerinin kişiliğini tanımayı durumlara bakış açılarından ve davranışlarından göstermeyi tercih ederken İrge'de daha ilk baştan ailesinden başlayarak anlatmaya başlıyorum. Bu özellikle yaptığım bir tercih. Çünkü İrge'nin çevresinin kendi hayatı üzerindeki etkisi o kadar baskın ki, kendi kendine şekil veremiyor. Yer yer boğuluyor, çığlık atamıyor sadece. Köşeye sıkışmışlığı görüyorum ve göstermeye çalışıyorum. Hikayenin ilk başlarına bir tekrardan göz atacağım, bu katmanları ne kadar iyi hazırlayabildiğim konusunda şüpheye düştüm. Az önceki yazdıklarımdan diğer karakterlerin geçmişleri olmadığı anlamına gelmesin, var ama İrge özelinde daha baskın. 

 

     

    Kitaba devam ediyorum görüldüğü üzere. İstediğim hızdan uzak. Her ne kadar hikayeyi planlamış ve kafamda bitirmiş olsam bile yazarken süreç öyle işlemiyor. Beğendiğim ve sildiğim çok kısım var. Bir kısmı hala duruyor ve en baştan okumaya başladığımda düzenlerim diye bıraktım onları. Bitirme hedefim olan Temmuz-Ağustos ayları bir hayal gibi görünmeye başladı. Sırf bitirmiş olmak için bitireceğim bir iş değil. Belki ertelerim, belki ilerleyen günlerde kapandıktan sonra (1-2 hafta böyle bir şey yapacakmışım gibi görünüyor) verimli bir sonuç alırım ve ufak bir erteleme ile biter. Bir de şanssızlık, bu ara o kadar önemli oyunlar çıkmaya başladı ki onları da oynayamıyorum. Bir yandan The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom var. Çok iyi bir oyun ama inanılmaz derecede vakit istiyor. Şimdiye kadar 30 saat harcamışımdır ama yarısına gelemedim. Diğer yandan oyun sevgimi oluşturan türün temeli System Shock'ın remakei var. Immersive simleri ne kadar sevdiğim bu yazı serisinde bile yeri olan bir şey çünkü hikaye anlatımında kendimi en yakın bulduğum tür. Hatta kitabı yazarken bu kitap bir immersive sim olsaydı nasıl olurdu diye düşündüğüm oluyor. Buna göre yazdığım kısımlar da var. Bir olayı kronolojik olarak anlatmak yerine, parçaları veriyorum, sonucu veriyorum ve parçaları birleştirmesini okuyucuya bırakıyorum. Sıradan bir çevre betimlemesinin dışında böyle bir etkisi var. System Shock'a dönersem  '94'de çıkan orijinalini sadece 2 defa bitirdim. Remake ile birlikte 3 olacak diye umuyorum. Company of Heroes 3'ü kaç yıl bekledik, çok az oynayabildim. Eskiden oynamak istediğim oyunlar bir köşede duruyor. Diablo 4 çıktı. Starfield gelecek. Geçen sene bu kadar oyun yoktu.

Borat 2

    Siyasi gündem de yazmamı negatif etkiledi. Birkaç ay önce siyaset ile ilgilenmeyi bıraktım. Çünkü atılan adımlar karşısında bir beklentim kalmadı. İşin üzücü tarafı bu adımların yanlış olduğu fikrini belirttiğinde "Umutsuzluk yayıyorsun/anlamıyorsun/malum partilisin" gibi safsatalar yapıldı. Bu hayalprest arkadaşlar hayallerine o kadar kapıldılar ki mantıklı konuşan birilerini asla kabul etmediler. Toksik davrandılar. Kendi hanelerine +, karşıya sürekli - yazdılar yine hayal dünyalarında. Bir noktada saldım. Seçime yakın kala bir arkadaşım olan Dilan ile iddiaya girdik, hemen hemen iki seçimi de tutturdum. Keşke onun söylediği yüzdeler olsaydı ama ne yazık ki olmadı. Günün sonuda beklediğim bir sonuç olduğu halde kötü etkiledi. Bu arada üste neden Borat eklediğimi bilmiyorum. Sanırım son zamanlarda çok az film izlememden kaynaklı. Gerçekten çok az şey izledim. Barry'nin 4. sezonunu bitirdim. Biraz hayal kırıklığı yaşadım. Çok sevdiğim bir dizi, hala öyle ama her sezonda zekice olay çözümlemeleri gördüğümüz bölümler oluyorken bu sezon biraz sıradan hissettirdi. Önceki sezonlarda ikonik diyebileceğim bölümler varken bu sezonda yoktu mesela. Final özelinde konuşacak olursam Hank ile Fuches kısmı çok güzeldi. Keşke sonda film sahnesini koymak yerine (birkaç diyalog ile geçiştirilebilirdi) Hank ile Fuches kısmı daha uzun ve bir climax anı olarak tasarlansaydı. Bitmesine üzüldüm Barry'nin. Önceki yazılarda beslendiğim müzikler, filmler koyarken bu sefer onları koyamamış olmak üzücü. Ama yine de üstte Grandbrothers ekledim çünkü yazarken onları çok fazla dinlemişimdir. 

Tomris Uyar

    Yeni kitaplar aldım. Bunlar arasında bana katkı sağlayacağını düşündüğüm 3 kitap Tomris Uyar'a ait. Bu kitaplar arasında Gündökümü de var. Yürekte Bukağı ile başlayan Tomris Uyar maceram devam edecek gibi görünüyor. Başka... Tezer Özlü okurken denk geldiğim Sevecendir Gece de aldığım kitaplar arasında. Onun dışında Neuromancer'ı yeni çıkan baskısı ile ikinci defa okumuş oldum. Kısacası böyle. Bu bölümde pek de güzel şeylerden bahsedemedim. Genel olarak hayatımda da güzel şeyler olmadı. Bakalım, zaman neler gösterecek.

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar